Dil ve Konuşma Bozuklukları

Dil ve Konuşma Terapisi

Dil ve konuşma, insanın en temel iletişim araçlarıdır ve günlük yaşamımızın her alanını etkileyen kritik becerileri içerir. Bu beceriler, sosyal ilişkilerimizden akademik başarımıza, mesleki kariyerimizden duygusal ifade yolumuza kadar yaşamın her safhasını şekillendirir.

Dil ve konuşma bozuklukları, bu temel iletişim yeteneğimizi etkileyerek bireylerin özgüvenini, sosyal etkileşimlerini ve genel yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir.

İletişim güçlükleri çeken bireyler için profesyonel destek, normal yaşamlarını sürdürmelerinde kritik bir rol oynar.

Dil ve konuşma terapisi, bu bozuklukların teşhis edilmesi ve tedavi edilmesinde bilimsel temele dayanan etkili çözümler sunar.

Bu terapi süreci, uzman dil ve konuşma terapisti rehberliğinde, bireylerin iletişim becerilerini geliştirmelerine ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olur.

Dil ve Konuşma Terapisi Nedir?

Dil ve konuşma terapisi, bireylerin konuşma, dil, ses, iletişim ve yutma becerilerini değerlendiren, tanı koyan ve tedavi eden uzmanlaşmış bir rehabilitasyon alanıdır. Bu terapi, çocuklardan yetişkinlere kadar geniş bir yaş aralığındaki bireylerin iletişim sorunlarına çözüm üretmek için bilimsel yöntemler kullanır.

Yalnızca alanında lisans ve/veya yüksek lisans eğitimini tamamlamış uzman dil ve konuşma terapistleri tarafından uygulanan bu terapi, bireylerin özel ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilen tedavi planları içerir.

Terapist, konuşma, dil, ses, yutma ve iletişim bozukluklarını detaylı değerlendirdikten sonra, bireyin yaşına, gelişim seviyesine ve özel koşullarına uygun terapi programları geliştirir. Çalışmanın temel amacı, bireylerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları iletişim güçlüklerini azaltmak ve etkili iletişim kurabilmelerini sağlamaktır.

Dil ve Konuşma Terapisi Neye Bakar?

Dil ve konuşma terapisi, bireylerin iletişim becerilerini etkileyen çok çeşitli bozuklukları değerlendirir ve tedavi eder. Bu terapi süreci, her bir bozukluğun kendine özgü özelliklerini göz önünde bulundurarak bireysel yaklaşımlar geliştirir.

  • Artikülasyon Bozukluğu: Konuşma seslerinin doğru bir şekilde üretilememesi sonucu ortaya çıkar. Halk arasında “peltek konuşma” veya “r sesini söyleyememe” gibi örneklerle karşılaşılan bu bozukluk, iletişimi zorlaştırabilir.
  • Fonolojik Bozukluklar: Çocukların anadili edinim sürecinde ses bilgisi kurallarını anlamakta zorlanmaları sonucu gelişir. Seslerin doğru yerde kullanımında güçlük yaşanması, anlam karmaşasına neden olabilir.
  • Akıcılık Bozuklukları: Kekemelik en yaygın akıcılık bozukluğudur. Konuşma sırasında bloklar, tekrarlar veya uzatmalar, bireyin sosyal iletişimini olumsuz etkileyebilir.
  • Ses Bozuklukları: Bireyin ses kalitesinin, perdesinin ve şiddetinin yaşına ve cinsiyetine uygun olmama durumunu içerir. Ses kısıklığı, boğukluk veya sesin yanlış üretimi gibi sorunları ele alır.
  • Dil Bozuklukları: Alıcı dil (anlama) ve ifade edici dil (kendini ifade etme) becerilerindeki zorlukları kapsır. Kelime dağarcığı eksikliği, cümle kurma güçlüğü veya dil anlama problemleri bu kategoride değerlendirilir.
  • Motor Konuşma Bozuklukları: Apraksi ve dizartri gibi bozuklukları içerir. Konuşma kaslarının koordinasyon veya güç problemi yaşadığı bu durumlarda, konuşma anlaşılırlığı etkilenir.
  • Yutma Bozuklukları (Disfaji): Yutmada yaşanan güçlükler hem konuşma organlarının doğru kullanımıyla hem de genel yaşam kalitesi ile doğrudan ilişkilidir.
  • Nörolojik Kökenli Bozukluklar: İnme, felç, beyin hasarı veya diğer nörolojik sorunlar sonrası ortaya çıkan dil ve konuşma güçlükleri, afazi gibi durumları kapsar.

Her bir bozukluk tipi için farklı değerlendirme testleri ve tedavi teknikleri kullanılır. Örneğin, kekemelik için akıcılık geliştirici egzersizler tercih edilirken, artikülasyon bozukluğu için ses üretim egzersizleri önceliklidir. Bu çeşitlilik, dil ve konuşma terapisinin geniş uygulama alanını ve multidisipliner doğasını yansıtır.

Kekemelik Nedir?

Dil ve Konuşma Terapisinin Faydaları

Dil ve konuşma terapisi, bireylerin iletişim becerilerini geliştirmenin ötesinde yaşam kalitelerini tümüyle dönüştüren kapsamlı faydalar sağlar. Terapi sürecinin etkileri, günlük yaşamın her alanında kendini gösterir.

  • İletişimde Açıklık ve Kendini İfade Etme: Bireyler düşüncelerini, duygularını ve ihtiyaçlarını etkin bir şekilde ifade edebilmeye başlar. Bu gelişme özellikle çocuklarda belirgindir; iletişim zorluğu yaşayan çocukların hırçın ve sinirli davranışları yerini güvene ve sosyal etkileşime bırakır.
  • Akademik ve Mesleki Başarı: Çocuklar için okuma yazma becerilerinin gelişmesi, sınıf içi katılımın artması ve arkadaş ilişkilerinin güçlenmesi temel kazançlardır. Yetişkinler iş görüşmelerinde daha başarılı olur, toplantılarda aktif katılım sağlar ve kariyer fırsatlarından daha iyi yararlanabilir.
  • Psikolojik İyileşme: İletişim zorluğunun yarattığı sosyal kaygı, düşük öz güven ve izolasyon duyguları zamanla yerini özgüvene, güçlü benlik algısına ve sosyal çevrede rahat hareket etme becerisine bırakır. Özellikle kekemelik veya ses bozukluğu yaşayan bireyler için bu psikolojik iyileşme çok değerlidir.
  • Aile İçi İletişimin Güçlenmesi: Bireylerin ihtiyaçlarını daha net ifade edebilmeleri, aile içi iletişimi güçlendirir ve stres kaynaklarını azaltır. Böylece hem birey hem de çevresindekiler daha sağlıklı etkileşimler kurabilir.

Nihayetinde dil ve konuşma terapisinin faydaları sadece konuşma becerileriyle sınırlı kalmaz; bireylerin tüm yaşam alanlarını olumlu yönde etkileyerek bağımsızlığı, özgüveni ve yaşam memnuniyetini artırır.

Kimler Dil ve Konuşma Terapisine Başvurmalı?

Dil ve konuşma terapisi, yaşamın farklı dönemlerinde ortaya çıkabilen çeşitli iletişim zorluklarına çözüm sunar. Her yaştan birey, farklı nedenlerle bu destek hizmetinden yararlanabilir.

Çocuklarda en yaygın başvuru nedenleri arasında, yaşıtlarına göre gecikmeli dil gelişimi, artikülasyon sorunları, kekemelik, otizm spektrum bozukluğu veya işitme kaybı sonrası ortaya çıkan iletişim güçlükleri bulunur.

Örneğin, 2 yaşındaki bir çocuk sözel çıktısı sınırlıyken, 4 yaşında hala birçok sesi doğru söyleyemiyorsa değerlendirme gerekebilir.

Yetişkinler genellikle nörolojik nedenlerle (inme, beyin hasarı), mesleki nedenlerle (ses gerektiren profesyoneller) veya kazanılmış iletişim bozuklukları (travmatik yaşantılar sonrası) nedeniyle terapi alır. Parkinson hastalığı, multiple skleroz gibi kronik durumlar da yetişkinlerin başvuru nedenlerinden bazılarıdır.

Yaşlılarda ise yutma güçlükleri, demans ve yaşa bağlı işitme kayıpları sık görülen durumlar arasındadır. Bu vakalarda terapi, sadece iletişimi değil, aynı zamanda güvenli beslenmeyi de destekler.

Önemli olan, iletişim zorluğunun ciddi olması değil, bireyin günlük yaşam kalitesini etkilemesidir. Sosyal kaygı, isteksizlik veya işlevsellikte azalma gözlendiğinde profesyonel değerlendirme faydalı olur.

Dil ve Konuşma Bozukluğu Nedenleri

Dil ve konuşma bozuklukları, çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenleri genel hatlarıyla kategorilere ayırmak, sorunun kaynağını anlamada yardımcı olur.

  • Genetik Faktörler: Ailesinde dil veya konuşma gecikmesi olan çocuklarda bu bozuklukların görülme riski daha yüksektir. Bazı sendromlar ve kalıtsal hastalıklar doğrudan iletişim becerilerini etkileyen özellikleri beraberinde getirir.
  • Nörolojik Nedenler: İnme, travmatik beyin hasarları, beyin tümörleri, serebral palsi veya parkinson hastalığı gibi durumlar, konuşma ve dil merkezlerinin işleyişini bozabilir. Bu nedenler, özellikle yetişkinlerde görülen kazanılmış dil bozukluklarının temelini oluşturur.
  • Doğumsal Anomaliler: Yarık damak veya yarık dudak en sık karşılaşılan fiziksel farklılıklardır. Bu durumlara prematüre doğum da eklenir ve gelişimsel süreçleri olumsuz etkileyerek dil edinimini zorlaştırabilir.
  • İşitme Kaybı: Dil gelişiminin en kritik dönemlerinde maruz kalma fırsatını azaltır. Erken çocuklukta algılanmayan işitme sorunları, dil gelişiminde kalıcı zorluklara yol açabilir.
  • Çevresel Faktörler: Yetersiz dil uyaranları, düzensiz aile etkileşimleri veya sosyal izolasyon gibi durumlar kişinin dil gelişimini olumsuz etkileyebilir. Bu faktörlerin erken fark edilmesi çok önemlidir.
  • Psikolojik ve Duygusal Faktörler: Stres, travma veya kaygı bozuklukları gibi psikolojik durumlar iletişim becerilerini olumsuz etkileyebilir. Özgüven eksikliği de konuşma isteksizliğine yol açabilir.

Dil ve konuşma bozuklukları genellikle tek bir nedene değil, birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Örneğin, genetik yatkınlığı olan bir çocuk, aynı zamanda yetersiz dil uyaranı alıyorsa riski daha da artabilir. Bu nedenle her bireyin durumu benzersizdir ve detaylı değerlendirme gerektirir. Doğru çözüme ulaşabilmek için öncelikle altta yatan nedenlerin kapsamlı bir şekilde belirlenmesi kritik öneme sahiptir.

Dil ve Konuşma Bozukluğu Belirtileri

Dil ve konuşma bozukluklarının belirtileri yaş gruplarına ve sorunun türüne göre değişiklik gösterebilir. Erken fark edilmesi, müdahale sürecini önemli ölçüde kolaylaştırır.

  • Bebek ve Erken Çocukluk Dönemi: 6-12 aylık bebekler babıldamayı bırakırsa, işaret etme veya göz teması kurmakta güçlük yaşıyorlarsa dikkat edilmelidir. 18-24 aylık çocuklar 50’den az kelime biliyorsa veya iki kelimelik cümleler kuramıyorlarsa değerlendirme gerekebilir.
  • Okul Öncesi Dönem: Konuşmasının %50’sinden fazlası anlaşılmıyorsa, sesleri yanlış veya eksik üretiyorsa dikkat çekicidir. Cümle kurma güçlüğü, kelime bulma zorluğu veya dilbilgisel hatalar sık görülebilecek belirtilerdir.
  • Okul Çağı: Okuma yazma öğrenimde zorluk, sınıf içi katılım isteksizliği veya sosyal izolasyon eğilimi önemli işaretlerdir. Uzun ses tekrarları, bloklar veya kelime bulmada zorluk kekemeliğin belirtileri olabilir.
  • Yetişkinler: Ani konuşma güçlüğü, ses kısıklığı, yutma problemleri veya konuşmayı anlama zorluğu ciddi sorunların habercisi olabilir. İş yaşamında veya sosyal ortamlarda iletişim kaçınması da dikkate alınmalıdır.
  • Genel Belirtiler: Konuşma sırasında fiziksel gerginlik, kızarma, baş sallama gibi motor tepkiler veya sosyal durumlarda konuşmaktan kaçınma davranışları herkes için geçerli uyarı işaretleridir.

Bu belirtilerden herhangi biri fark edildiğinde, acele etmemek ama ihmal de etmemek gerekir. Her çocuk kendi hızında gelişim gösterir, ancak belirgin gecikmeler veya bozukluklar erken müdahaleyle daha başarılı sonuçlar verir. Önemli olan gözlemci bir yaklaşımla bu belirtileri değerlendirmek ve gerektiğinde profesyonel desteğe başvurmaktır.

Diğer taraftan, çocuğun dil gelişim sürecinin bir terapist gözetiminde takip edilmesi, olası bozukluklara erken dönemde müdahale adına yine önemlidir.

Dil ve Konuşma Terapisi Ne Kadar Sürer?

Dil ve konuşma bozukluklarında terapi süreci bireyin gelişimi, psikolojik durumu, öznel koşulları ve kişilik özellikleri gibi faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu nedenle terapi sürecinin başarılı bir şekilde sonuçlanması, bireyin özgün ihtiyaçlarına ve koşullarına uygun olarak şekillenmelidir.

Bu bağlamda, terapinin etkili olabilmesi için belirli bir seans sayısı ve süre belirtmek yerine, bireyin gereksinimlerine duyarlı ve esnek bir yaklaşım benimsemek önemlidir. Terapi süresi, yaş, konuşma bozukluğu türü, konuşma bozukluğunun şiddeti, altta yatan tıbbi bir durumun olup olmadığı, görülen terapinin sıklığı gibi faktörler terapi süresini belirler.

Hafif düzeydeki artikülasyon bozuklukları birkaç ay içinde düzelebilirken, daha kompleks durumlar daha uzun sürede terapi gerektirebilir. Benzer şekilde, genç yaştaki bireyler genellikle daha hızlı ilerleme kaydederken, yetişkinlerin tedavi süresi değişkenlik gösterebilir.

Dil ve Konuşma Terapisinde Ailenin Yaklaşımı Neden Önemlidir?

Dil ve konuşma terapisinde ailenin katılımı, terapi sürecini anlamlı kılan ve bireyin gelişimine olumlu katkılarda bulunan önemli bir unsurdur. Aile, terapistin çalışmalarını destekleyerek bozukluğa sahip olan bireyi daha iyi anlama şansı elde eder. Bu anlayış, terapi sürecinde bireyin karşılaştığı zorlukları, kazanımları ve ilerlemeleri daha derinlemesine anlamalarına olanak tanır.

Terapi sürecinde uygulanan aktivitelerin aile tarafından da bilinmesi, terapinin evde de devam etmesine olanak sağlar. Bu sayede birey, terapide öğrendiği becerileri günlük hayatına daha etkili bir şekilde entegre edebilir. Ancak konuşma terapisi seanslarının sınırlı süresi düşünüldüğünde, bireyin bu süre içinde öğrendiklerini tam anlamıyla günlük konuşmasına genelleme beklentisi, realist olmayan bir beklenti olabilir.

Bu noktada, ailelerin bilinçli bir şekilde bu süreci anlamaları ve bireyin ilerlemesini desteklemek adına sabırlı ve özverili bir tutum sergilemeleri önemlidir. Aile, terapistin belirttiği sürelerle ve önerdiği tekrarlarla terapide yapılan aktiviteleri evde de düzenli bir şekilde uygulayarak bireyin gelişimine katkıda bulunabilir. Bu düzenli tekrarlar, terapinin etkilerini güçlendirerek bireyin konuşma becerilerini daha hızlı bir şekilde geliştirmesine yardımcı olabilir.

Özetle; ailenin aktif katılımı, terapi sürecinin hızlanmasına ve daha kısa sürede olumlu sonuçlara ulaşılmasına önemli bir destek sağlar. Bu nedenle, ailelerin terapiye dahil olmaları, bireyin dil ve konuşma becerilerini geliştirmek adına kritik bir rol oynar.

Yaygın Dil ve Konuşma Terapisi Teknikleri

Dil ve konuşma terapisinde tüm bu alanlarda çalışılırken genellikle terapi çeşitli teknikler ve egzersizlerle desteklenir. Ayrıca, bireylerin günlük yaşamlarına terapi becerilerini entegre etmelerine yardımcı olmak amacıyla ev ödevleri de verilebilir. Terapi, bireyin yaşına, ihtiyaçlarına ve terapistin değerlendirmesine dayalı olarak kişiselleştirilir.

  • DIR Floortime: Çocuğun doğal ilgi alanlarına odaklanarak, terapist veya ebeveynin çocuğun dünyasına katılmasını ve duygusal ile bilişsel gelişimini desteklemeyi amaçlayan bir terapi yaklaşımıdır. Oyun yoluyla zeminde gerçekleştirilir ve çocuğun ilgi gösterdiği aktivitelere katılarak iletişim, duygusal bağ ve problem çözme becerilerini güçlendirmeyi hedefler. Özel gereksinimleri olan çocuklar, özellikle otizm spektrum bozukluğu için geliştirilmiş bir terapi modelidir. (Daha fazla bilgi için; https://aleynatekin.com/dir-floortime/)
  • PROMPT: Konuşma ve dil bozukluklarına sahip bireylerin ağız ve yüz kaslarını hedef alarak ses kontrolünü artırmayı amaçlayan bir terapi yöntemidir. Çocuklarda görülen konuşma ve dil gelişim problemlerine odaklanan bu yöntem, bireyin motor paternlerini güçlendirerek doğru ses üretimini destekler. Seslerin etkili bir şekilde üretilmesini sağlayarak iletişim becerilerini geliştirmeyi hedefleyen terapi, özellikle apraksi gibi motor konuşma bozukluklarında tercih edilen kanıt temelli bir yaklaşımdır. (Daha fazla bilgi için; https://aleynatekin.com/prompt-teknigi/)
  • SOS Feeding: Beslenme zorlukları yaşayan çocuklar için geliştirilen bir çok disiplinli terapi yaklaşımıdır. Çocukların beslenme becerilerini geliştirmeyi amaçlar ve özellikle seçici yememe, yemek reddi gibi sorunlara odaklanır. Çocuğun yaşına, gelişim seviyesine, beslenme geçmişine ve özel ihtiyaçlarına dikkat ederek duyusal, motor ve davranışsal sorunları ele alır, çocukların çeşitli besinleri keşfetmelerini teşvik eder ve daha geniş bir yemek yelpazesi oluşturmalarını destekler. (Daha fazla bilgi için; https://aleynatekin.com/sos-beslenme-terapisi/)

Dil Terapistine Ne Zaman Başvurmak Gerekir?

Dil terapisine başvurma zamanını belirleyen en önemli unsur, iletişim zorluğunun bireyin günlük yaşam kalitesini ne derece etkilediğidir. Yaşa veya ciddiyet derecesine bakılmaksızın, eğer iletişim güçlüğü sosyal etkileşimi, akademik performansı veya mesleki başarıyı olumsuz etkilemeye başladıysa değerlendirme gereklidir.

  • Bebeklerde 8-12 aylarda babıldama yoksa, erken çocukluk döneminde yaşa uygun kelime dağarcığı gelişmiyorsa veya kuralı iletişim gerçekleşmiyorsa artık beklenmemelidir.
  • Çocuklarda akranlarla iletişim kurma isteksizliği, sınıfta katılım sorunları veya ebeveynlerin “zamanla düzelir” kaygısı gerçeği gizleyebilir.
  • Yetişkinlerde ani konuşma güçlükleri, mesleki performansı etkileyen ses problemleri veya sosyal kaygıya yol açan iletişim zorlukları ciddi alarmlar olmalıdır.

Akıcı Konuşma Bozukluğu Nedir?

Akıcı konuşma bozukluğu, konuşma sırasında meydana gelen duraklama, tekrar, uzatma veya bloklamalarla karakterize edilen durumları ifade eder.

Kekemelik bu bozukluğun en yaygın biçimidir ve konuşma ritminin bozulması sonucu ortaya çıkar. Birey ne söylemek istediğini bilir ancak bunu akıcı bir şekilde ifade etmekte zorluk yaşar. Bu durum sadece fiziksel belirtilerle sınırlı kalmaz; zaman içinde sosyal kaygı, konuşma korkusu ve iletişimden kaçınma davranışlarına da yol açabilir. Terapi sürecinde hem konuşma teknikleri hem de psikolojik destek birlikte uygulanır.

Gecikmiş Dil ve Konuşma Bozuklukları Neyi İçerir?

Gecikmiş dil ve konuşma, çocukların yaşlarına uygun dil becerilerini beklenen zamanda geliştirememeleri durumunu ifade eder. Bu gecikme alıcı dil (anlama), ifade edici dil (kendini ifade etme) veya her ikisini birden etkileyebilir.

12-18 aydan önce ilk kelimelerin ortaya çıkmaması, 24-36 aylarda iki kelimelik cümle kuramamak veya akranlarına göre belirgin kelime dağarcığı eksikliği bu durumun temel göstergelerinden sadece birkaçıdır.

Genellikle koruyucu yaklaşım benimseyen aileler “kendiliğinden düzelir” beklentisi içindeyken, erken müdahale çocuğun gelecek akademik ve sosyal başarısı için kritik öneme sahiptir.

Dil ve Konuşma Terapisi Kaç Yaşında Başlar?

Dil ve konuşma terapisi herhangi bir yaş sınırı olmaksızın gereksinim duyulduğu anda başlayabilir. En erken müdahale gereken durumlar genellikle bebek döneminde işitme kaybı veya damak yarığı gibi doğumsal anomalilerde ortaya çıkar.

Çocuklarda tipik olarak 18-24 ay arasında belirgin bir gecikme fark edildiğinde terapi düşünülmelidir. Erken çocukluk dönemi (0-6 yaş) beynin en plastik olduğu zaman olduğu için bu dönemde alınan terapi en etkili sonuçları verir.

Yetişkinlerde ise inme, travma veya nörolojik hastalıklar sonrası rehabilitasyon süreci hemen başlatılmalıdır. Yaşlılık döneminde de yutma güçlükleri veya iletişim sorunları için geç kalınmış sayılmaz.

Yetişkinlerde Konuşma Bozukluğu Neden Olur?

Yetişkinlerde konuşma bozuklukları genellikle kazanılmış durumlardır. İnme, beyin travması veya nörodejeneratif hastalıklar (Parkinson, MS) en yaygın nedenler arasında gelir. Mesleki ses kullanımı gerektiren profeyonlerde (öğretmen, aktör, avukat) aşırı kullanım sonrası ses bozuklukları sık görülür.

Stres, anksiyete veya travmatik yaşantılar psikolojik kökenli konuşma zorluklarına yol açabilir. İşitme kaybı, diş kaybı veya dental protezler gibi fiziksel değişiklikler de artikülasyon sorunlarına neden olabilir. Bu durumlarda öncelikle altta yatan neden belirlenip müdahale edilir, ardından terapi süreci başlatılır.

Kekemelik Dil ve Konuşma Terapisi İle Çözülebilir Mi?

Kekemelik, dil ve konuşma terapisiyle görülebilen en başarılı sonuçlardan biridir. Erken çocukluk dönemi kekelemelik (2-7 yaş) tedaviye en iyi yanıt veren dönemdir ve çoğu vakanın tamamen çözülebildiği görülür. Yetişkinlik dönemi kekemelik ise kontrol edilebilir ve büyük oranda iyileştirilebilir.

Terapi stratejileri; akıcılık teknikleri, konuşma modifikasyonu, solunumsal egzersizler ve anksiyete yönetimini içerir. Ailesel eğitim ve psikolojik destek, terapi sürecinin ayrılmaz parçalarıdır.

Başarı oranı, başlama yaşı, kekemeliğin şiddeti ve bireyin motivasyonuna bağlı olarak değişir ancak doğru terapi ile büyük gelişmeler sağlanabilir.

Afazi Terapisi Nedir?

Afazi terapisi, beyin hasarı sonucu dil yeteneklerini kaybeden veya yitimsine yitiren bireylere uygulanan özelleşmiş bir rehabilitasyon sürecidir. Genellikle inme, kafa travması veya beyin tümörü sonrası ortaya çıkan bu durumda konuşma, anlama, okuma veya yazma becerilerinin farklı kombinasyonları etkilenebilir.

Terapide; kelime bulma egzersizleri, resim-kelime eşleştirme, cümle tamamlama ve resimli iletişim kartları gibi teknikler kullanılır. Günlük yaşamda sık kullanılan ifadelerin yeniden kazanılması önceliklidir. Ailenin terapi sürecine dahil olması, etkili iletişim stratejileri öğrenmesi kritiktir. En iyi sonuç inme sonrası ilk altı ay içinde alınan terapi ile elde edilir.

Uzman Dkt. Aleyna Tekin Çolak

Lisans eğitimi süresince birçok özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde ve özel kliniklerde klinik gözlemlerini tamamlayan Uzm. Dkt. Aleyna Tekin, İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dil ve Konuşma Terapisi Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Programını tamamlamıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Hemen Bilgi Al!